Sayfalar

30 Kasım 2013 Cumartesi

Vurdumduymaz... Ah Sana, Vah Sana...





























Son günlerde havalar soğudu ve benim bünyede birtakım ziller çalmaya başladı.
İnsanlarla ilgili daha fazla düşünme, sorgulama, kızma, hayal kırıklığına uğrama ama bazen de sevinme, mutlu olma zamanları bunlar benim için.
İnsanların karakterlerini, vicdanlarını, yüreklerinde taşıdıkları iyilik potansiyelini ölçmek zor şey. Çünkü hiçbirimiz mükemmel değiliz şu hayatta. En melek dediğin kişinin bile illa ki bir defosu oluyor ki bu çok normal bence... Sonuçta zaten insan denen varlık - dünyadaki diğer canlılarla kıyaslarsak eğer -  çok da matah bir yaratık değil bence. Şu dünyadaki tüm kötülüklerin, kasti vahşetin, dolandırıcılığın, ahlaksızlığın ne yazık ki sadece insan türünün tekelinde olduğunu düşünürsek, söylediğim şeyin aksini de kimse iddia edemez zaten.

Tabii ki insan ırkı ne toptan kötü, ne toptan iyi. Çeşit çeşit insan var ve hepimiz kendi kafamıza ve gönlümüze göre insanları çevremizde görmek ve hayatımızda tutmak istiyoruz... Ya da direkt bizim hayatımızın içinde olmasalar bile gördüğümüz duyduğumuz insanları  kendimizce "notluyoruz." 
Yalan mı? Var mı notlamayan? 
Hiç kimseye karşı bir yorumum, fikrim yoktur diyen ya da herkese canım cicim yapan kişi zaten kişiliksizdir. Herkesi sevenden korkacaksın.
Ama tabii hepimizin notlama kriteri değişir.
Kendim dahil tanıdığım ve tanımadığım her insanın mutlaka defoları olduğu gerçeğiyle çok barışığım artık ve bu beni daha anlayışlı biri yapmaya başladı. 
Ama gelin görün ki benim için bir kriter var, işte o kritere sahip olmayan kişi  dünyanın en müthiş insanı olarak madalya alsa, ağzıyla kuş tutsa, bir milyon tane başarı kazanmış olsa gözümde üç kuruşluk değeri olmaz. Beni tanıyan bir çok kişinin de tahmin edeceği üzere, bu kriter:

Hayvanlara merhamet.

(Hayvan konusuna girdiğim için şu noktada yazıyı okumayı  bırakacak kişiler olacaktır, bilhassa onların okumalarını arzu ederim.)

Her zaman dediğim gibi, hayvan sever olunmaz, hayvan sever olarak doğulur ama bu çok güzel özellik büyük ölçüde annelerin yetiştirme tarzından (tü kaka cıss dokunma..) dolayı kişi tarafından ne yazık ki kaybedilir. İnsanın doğasına ait bir parçayı, büyürken yolda düşürüp yitirmesidir bu. O nedenle hayvan severlik bir artı değil, hayvan sevmezlik bir eksidir bence.

Hayvana fiziksel olarak zulmedenleri, ne bileyim su ve mama kaplarını tekme atıp  devirenleri, ottan kıldan sebeplerden hayvanları şikayet edenleri vs... konu etmeyeceğim şu anda çünkü onlar zaten zavallı yaratıklar. Varoluşumuzun üretim hataları, defoları onlar. Bu dünyada aldıkları her nefes zarar onların, o nedenle onları geçelim.

Benim son zamanlarda kafamı "nötr olanlar" iyice kurcalamaya başladı. Yani hayvanlarla ilgili en ufak bir görüşü, hissi, eylemi vs.. olmayanlar. İşte ben onları değerlendirmekte güçlük çekiyorum.
Şöyle diyeyim; hayvanlara kötü davranan kişi benim için kesinlikle kötü insandır. 
Peki hayvanlara karşı tamamen duyarsız olan kişileri hangi kefeye koymalı?
Onlar sadece kendilerini düşünen bencil insanlar mı, yoksa bu konuda henüz bilinçlenmemiş kişiler mi? Bence bu çok hassas bir ayrım.

Malum internet çığ gibi gelişti, her fikir, her mesaj artık herkese anında ulaşıyor. Yani bir insanın algısı o güne kadar belli bir olguya kapalı kalmışsa bile, o konu hakkında bilinçlenememişse bile, ertesi gün bilinçlenebilmesi nette bir yazı okumasına bakıyor.
Mesela yıllardır birçok kişi yazları "kapınızın önünebir kap su!" diye feryat ediyor. Kişi bunu o zamana kadar hiç düşünememiş olabilir, kızamayız. Böyle bir algısı, bilinci gelişmemiş olabilir o zamana kadar. Ya da bilmiyordur yavrucakların sıcakta ne kadar zorlandıklarını, olabilir.
Ama mesela bir gün "hayvanlar yazın susuzluktan acı çekiyor, ölüyor, bir kap su koyun" diye bir yazı okuyor ve koymuyorsa o kişiyi nasıl değerlendirmeli sizce? 
Çünkü artık biliyor, öğrendi!
Üstelik kendisi de o korkunç sıcakta birkaç saat bile susuz kalmanın ve ardından suya kavuşmanın nasıl bir şey olduğunu biliyor.

Kışın...
Her yer buz kesiyor. İnternetten insanlar bas bas bağırıyor; artan ekmeklerinizi, tabağınızda kalanları dışarı koyun diye, hayvanlar soğuktan donarak ölüyorlar diye. 
Bunu okuyup da, yemek artığını gayet rahat çöpe dökebilen insan nasıl bir insandır acaba?
Evet sokakta hayvan tekmelemiyor belki, önlerine zehir atmıyor, su kaplarını devirmiyor... Şeytan değil yani.
Ama onların ne kadar mağdur durumda kaldıklarını ve onları bu mağduriyetten çok kolayca kurtarabileceğini bildiği halde yapmıyorsa, o kişiden de korkmak gerekmez mi?

Hayvanlara karşı duyarlı olmak için, onlar için iyi bir şeyler yapmak için illa ki aktif olarak ilgilenmek gerekmiyor ki. 
Kimisi var 7/24 çabalıyor, barınaklarda, ormanlarda çalışıyor, kimisi var sadece maddi yardım yapabiliyor, kimisi internet üstünden uğraşırken, kimisi de artık yemeğini sokağa çıkarabiliyor. Hepsinin kendine göre kıymeti büyük ve herkes kendi yapabildiğince yardım eli uzatıyor. Vaktin yoksa, paran yoksa ya da kendini yormak istemiyorsan bile yardım edebiliyorsun yani. Yeter ki iste.

Senin çöpe atacağın artık yemek, o gece bir kediyi donarak ölmekten kurtarabilir. Ya da bir köpeği, bir kuşu...
Hiç mi kıymeti yok o hayvanın senin gözünde?

İşte kafamı bunlar kurcalıyor. Gerçekten "kötü" diye damgalamanın kolay olduğu kişiler dışında, bir de bunlar var çünkü.
Bunlar, izledikleri dizide biri ölümden dönse, hemen duygulanıp ağlarlar. Ya da bunun benzeri dokunaklı sahnelerde... Eh madem bu kadar vicdanın ya da titreyen duyguların var, bak o zaman sen de hayat kurtarabilirsin... Hem de üç kuruşluk ekmekle...

Ha ama yok, ben sadece insanlara üzülürüm, sadece insanlar için bir şeyler yaparım (o da palavra tabii..), sıcak evimde, hom hom karnımı doyururken sokaktaki canlılar minicik bebeleriyle açlıktan donsun, hiiiiç umurumda olmaz dersen ve üç kuruşluk yemek artığına kıyamazsan ya da birkaç merdiven inip sokağa koymaya üşenirsen hiç kusura bakma sevgili kardeşim ama bence sen pek de iyi bir insan değilsin! Sen çok kıymetli bi parçanı - merhametini - ne yazık ki bir yerlerde düşürmüşsün. O yüzden o dizilere, haber programlarına falan da ağlama. Gülerler adama.

Ben böyle düşünüyorum.
Sert düşündüğümü söyleyenler olabilir.
Evet öyle. 
Ama yanlış düşünmediğimi biliyorum en azından.

Neyse.
Bu konuda henüz bilinçlenememiş kişilerin de en kısa zamanda bu algı seviyesine ulaşabilmelerini diliyorum. Çünkü dışarıda küçücük çaplı yardımlarımızla bile hayata tutunabilecek çok fazla masum can var.
Onların doğalarının üstüne sokaklar, binalar, yaşam alanları kurup, onların yaşam alanlarını daraltıp sonra da onları kovmaya, yok saymaya, aç bırakmaya hakkımız yok. 

Bencilliğin kimseye faydası yok. 
Ha ama bir gerçek var, evet, bencilsen daha mutlusun şu hayatta.
Ama o hayatta gerçekten kıymetli bir yer kaplıyor musun, işte o tartışılır canım kardeşim.

Herkese güzel haftasonları ve mutlu günler dilerim.


Foto kaynak; burası.

2 yorum:

  1. Aynen katılıyorum yazdıklarına Eylül'cüğüm, gerçekten de hayvansever doğuluyor galiba...gerçi ben oradan oraya taşındıkça, her taşındığım evde kediden korkan birkaç komşuyu kedi sever yaptım:) hiç hayvan severlik bilmeyen insanlar kedilere su kabı koyar oldular demek, biraz da öğrenilir bir şeymiş...
    fotoğraftakine bayıldım:) rahmetli anneannem de kedi severmiş, genetik galiba,,annem de öyleydi...
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah ahh bence en güzeli bu; insanları dönüştürmek!.. Bizler zaten doğuştan böyleyiz. Aslında herkes doğuştan hayvansever de, anne-babalar bozuyor işte, cıs, pis, kaka diye...:( Bizler aileden dolayı şanslı olmuşuz...
      Ama dediğiniz gibi, sevmeyip de sonradan merhamet göstermeye başlayanlar, işte onlar gerçekten kazanç. Keşke daha fazla insanı dönüştürebilsek di mi? :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...