Sayfalar

23 Şubat 2013 Cumartesi

Ah Şu Moda Denen Şey!



























Hani güleyim mi, sinir mi olayım dediğimiz durumlar vardır ya hayatta... O durum ya da şey bir yandan sinirinize dokunur, çok saçma bulursunuz ama diğer yandan da komiğinize gider, gülesiniz gelir... İşte son zamanlarda aynen bu hissi yaşıyorum moda ve insanların moda konusundaki tutumlarını gözlemledikçe.
Hayatımın hiçbir döneminde modayı takip eden bir insan olmadım. Hiçbir zaman bir giysiyi ya da aksesuarı sırf moda olduğu için kullanmadım. Çok demode görünümü olduğu için giymeyi reddettiğim giysiler de oldu tabii ama  bunun yanı sıra, demodenin kralı olan başka bir ürünü, sırf kendim çok sevdiğim için ayrık otu gibi kullandığım zamanlar da oldu. Ve olmaya da devam ediyor.

Ama modanın beğenilerimizi etkileyebileceğine inanıyorum yine de. Yukarıda "birileri" geçmiş yılların tozlu sandıklarını karıştırıyor ve hmm evet bu sezonun trendi bu ürün olsun, bu renkler olsun, bu modeli yeniden canlandıralım hadi diyor. Ve sen daha önceden hiç aşina olmadığın ya da çok fazla rastlamadığın o ürünle, modelle, kesimle ya da renk ile tanışıyor ve seviyorsun, benimsiyorsun. Bunu gerçekten anlayabiliyorum, son derece doğal karşılıyorum. 

İnsanların zevklerinin zamanla, yaşla, yaşam koşullarıyla, çevreleriyle, gelişen zihinsel ya da duygusal yapılarıyla değişebileceğine de inanıyorum. Mesela ortaokul ve lisede siyahtan başka tişört rengi, postaldan başka ayakkabı tanımazdım. Parlak hele de taşlı maşlı şeyleri giymek mi! Ölüm gibi bir şeydi! Taşlı tişört giymenin bendeki versiyonu, sigara ile yakılıp delikler açılmış tişörttü. Peki şimdi yadırgıyor muyum o zamanki giyim tarzımı? Kesinlikle hayır. Asla. O zamanlar, herkes bir örnek ve ördek gibi sarı Cat botlarla dolaşırken, biz kapkara postallarımızla gurur duyardık. Şimdi de geri dönüp bakınca canım postallarımla hala gurur duyuyorum. O zamanki halime bakıp, iyi ki öyleymişim, umarım çocuğum da öyle olur diyorum. Postal ve bot giymeyi hala çok seviyorum. 
Ama mesela şimdi, çok kokoş olmadıkları sürece taşlı ürünleri de seviyorum ve asla ölüm gibi gelmiyor. Rengarenk giysilere bayılıyorum, daha feminen giysileri de severek alıyorum. Şu anda otuz dört yaşındayım ve eskiden asla giyemem dediğim yüksek topuklu ayakkabılara bir iki yıldır bayılıyorum mesela. (Ve bu kesinlikle apayrı bir yazı konusu olacak.) 

Yani diyeceğim o ki, yıllar geçtikçe bugün beğenmediğini yarın beğenebilirsin, ya da tam tersi olabilir. Ya da hiç tanımadığın bir ürün moda olup da gün yüzüne çıktığında aa çok güzelmiş, ben de edineyim diyebilirsin, çok doğal bir şey bu. 

Ama....

Evet bir aması var bunun ve yazının başında gülsem mi, sinir mi olsam dediğim şey tam da bu.

Zevklerin değişmesi, başkalaşması çok doğal AMA, eğer bu değişim sadece sezon trendlerinden kaynaklanıyorsa işte bu cidden çok komik bir durum yaratıyor! Modanın beğenileri etkilemesinin de doğal olabileceğini yazmıştım evet, ama bir ay önce ıyyy ben bunu asla giymem dediğin şey, bir ay sonra moda oluyorsa ve sen de ona yeşil ışık yakmaya başlıyorsan işte bu gerçekten gülünç geliyor bana.
Mesela ben leopar deseninden zerre hazzetmem. Ama on yıl sonra kendiliğimden sevebilirim de, bilemem. Severek kullandığım tek leopar desenli eşya, arkadaşımın Mısır için diktiği mont! Bir tek ona bayılıyorum. Ama kendimde sevmem ve sırf moda oldu diye satın alıp üstüme geçirmem mümkün değil. Bugün sevmediğim şeyi, hangi moda yarın bana sevdirebilirmiş ve giydirebilirmiş ki?

Renkler mesela. Yıllar boyunca değişik renklere gönül verebilirsin. Ama ömrün boyunca nefret ettiğin bir renk varsa ve o rengi sırf moda olduğu için kullanmaya başlıyorsan bunda bir tuhaflık yok mu? Bu renge karşı önyargımı attım, sevmeye başladım, modası geçince de kullanmaya devam edeceğim! diyorsan, o başka tabii...

...


İki yıl önce sokaktaki ciks kızları durdurup sor, kuru kafa sever misin diye, yüzde doksanı  ıyyyy hayıııır diyecekti. Adım gibi eminim, çünkü o tarz kızların zerre ilgilendikleri bir şey değildi kuru kafa.  Ama moda oldu ya, bir yıldır her kadın ölüm tehlikesi gibi dolaşıyor ortalıkta! O karizmatik kuru kafaların bin bir türlü kokoşko, hanım evladı hallere girmesine de ayrıca acıyorum! Yılların ürkütücü ve gizemli kuru kafasının düştüğü durumlara bak! Vah vah.:) 
Evde ne zaman elim kuru kafalı fularıma gitse, geri bırakıyorum. Ya da kuru kafalı bir ürünü beğensem de satın alıp takmak içimden gelmiyor.
Hayır bir de ne var, sevgilim geçen gün söyledi de güldük, masum halk kuru kafa ile bu kadar barışık hale gelirse, sokaklardaki elektrik tehlikesi taşıyan ve üzerinde kuru kafa olan kabinlere de  girigiriverirler mazallah, çarpılıp kömür olurlar. Allah korusun! 

                                                      ...


Neyse, kuru kafayı bir kenara bırakalım.
Ben çok sık alışverişe çıkan biri değilim. Geçen annemle bir çıkacak olduk, aman allahım, yer gök zımbadan geçilmiyor. Zavallı annem de çok önceden aldığı ve çok sevdiği zımbalı çantasını sırf bu yüzden kullanamıyormuş. Ayakkabılar, çantalar hepsi zımbalı! Sanki zımbasız ayakkabı üreten ayakkabıcıyı dövecekler.  İçim dışıma çıktı yeminle. Ha ama dövmek demişken... Bazı ayakkabılar zımba olayını öyle abartmış ki, o ayakkabı ile birini hassas yerinden tekmelediğinde ciddi hasar verebilirsin. Bu nedenle gece çıkan ve tek başına karanlık sokaklarda yürümesi gereken hanımlara, biber gazı spreyine alternatif olarak önerebilirim.

                                                                                   ...

Yani uzun lafın kısası, bir şeyi sadece o sezon moda olduğu için beğenmeye başlamak benim algı kapasitemin çok dışında kalıyor. Hele de nefret ettiğin bir ürünü, rengi vs. kullanmak? Gerçekten tuhaf, anlayamıyorum. Ele ayağa düşmesi, heeerkeste olması da cabası. 
Ben modaya karşı değilim. Bazı şeylerin sırf moda olduğu için kullanılmasına karşıyım. 

Moda olan, o sezonun trendi olan bir şeyi alıp kullanabilirim, ama sadece sevdiğim için! Ama diğer yandan sevdiğim şeylerin moda olup ortalığa saçılmasına da ifrit olmuyor değilim.

Bu yazın armparty modası gibi. Herkeste olmasına sinir oldum ama inadına taktım bilekliklerimi. 
Bir şeyi ele ayağa düştüğü halde kullanıyorsam, onu gerçekten çok fazla seviyorumdur ve vazgeçmek, mahrum kalmak istemiyorumdur. Ama onun dışında, çok da bayılmadığım ama yine de kullanmak istediğim şeylerin modasının geçmesini beklemeyi tercih ediyorum.:)

Ha ama bir güzel yanı var sevdiğin şeyin ele ayağa düşmesinin. Bolca bulabiliyorsun! Zamanında ara tara bulamadığın şey, şimdi elini attığın her yerde! Toplamak lazım hepsini, bir güzel stoklamak lazım bolca.

Modası geçtiğinde rahat rahat kullanmak üzere.;)



Fotoğraf: (Kuru kafasız:) http://www.sxc.hu/browse.phtml?f=view&id=70195

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...