Sayfalar

5 Kasım 2013 Salı

Korkalım Biraz | American Horror Story

Kocamla film ve yabancı dizi dizlemeye bayılıyoruz. Özellikle de sezonları ve bölümleri "bolca birikmiş" olan dizileri tercih ediyoruz!
Açgözlü manyaklar gibi bir oturuyoruz böyle dizilerin başına, ard arda saydır da saydır, uykudan kafamız düşene kadat izliyoruz. Bazen uyumamak için çekirdek alıyoruz. Ama sonra da çok çekirdek yemekten kuruyoruz ve şişip patlayacak hale geliyoruz, azıcık ara verelim şu mereti yemeye diyoruz ve işte o anda uyku bizi örümcek gibi avlıyor. 
Bunları niye yazıyorum?
Çünkü son günlerde işte aynen bu modda sardırdığımız harika bir dizimiz oldu: American Horror Story.

Aslında biz bu diziye aylar önce başlamıştık. İlk bölümleri hoşumuza da gitmişti ama ilk sezonun ilk 4-5 bölümünden sonra dizinin cılkının çıktığını ve bizi artık sarmadığını düşünüp bırakmıştık.
Amaan boktan bir diziymiş bu! dediğimi bile hatırlıyorum.

Ancak sonradan, kocamın bir arkadaşı; dizi sonradan çok iyi açılıyor! demiş...
Benimki de bunu duyunca hemen bana yanaşıp "hadi horror izleyelim, horror da horror, horror da horror" diye ısrar etti.
Zaten çok sevgili Dexter'ımız ve Breaking Bad'imizi daha yeni kurutmuşuz, kabak gibi açıkta kalmışız, sağlam dizi açlığı çekiyoruz; bu Horror'un izlediğim son birkaç bölümünden hiç hazzetmemiş olsam da, burun bükerek, eh peki madem, bir şans daha verelim... dedim.

İyi ki vermişiz!!

Tabii ki hiçbir şekilde spoiler vermeyeceğim size. Hatta ikinci sezonla ilgili ne yazarsam yazayım, henüz birinci sezonu izliyor olanların kafası karışacak... Nasıl yani? diyeceksiniz.
O nedenle neredeyse hiçbir şey yazmayacağım.

Sadece şunu söylüyorum; American Horror Story'nin birinci sezonu, perili ev konseptine yepyeni bir soluk getirmiş ve o bir iki saçma bölümden sonra gerçekten açılmış ve keyifle izledik.
Ama ikinci sezona geçince, işte asıl keyif bizim için orada başladı.
Dediğim gibi, hiç spoiler vermeyeceğim ama ikinci sezonla birlikte bambaşka bir dünyaya gireceğinizi söyleyeyim.
Ve eğer korku, gerilim ve özellikle de psikolojik gerilim seviyorsanız çok mutlu edecek sizi ikinci sezon.
Üzülüp, sinirlenecek, bol bol gerilecek ve belki de bazı yerlerde benim gibi elinizle gözünüzü kapatacaksınız ama eminim çok seveceksiniz!

Bir de jenerikleri var ki dizinin, sinir bozucudan öte! İlk sezonun jeneriğine zaten bakmıyordum, ileri sardırıyordum. İkinci sezonunki de ondan aşağı kalmamış. Görüntüler o asap bozucu müzikle de birleşince tam "rüyaya girme" kıvamında olmuş, benden uyarması.

Madem bu kadar titreksin ne diye izliyorsun korku dizisi? diyecek olabilirsiniz. Cevap basit: Ağzımı burnumu kavura kavura acı biberleri hüp hüp niye götürüyorsam aynı o sebepten! 
Keyifli çünkü!

Neyse. Kısaca, American Horror Story'yi şiddetle öneriyorum. Oldu ki birinci sezonu izlediniz ama pek beğenmediniz, yine de ikinci sezona başlayın. Benden söylemesi. Bu türü sevenler pişman olmayacak.

Ayrıca dizinin en önemli karakterlerinden birini oynayan Jessica Lange de döktürüyor. Bu dünya güzeli kadına çok hayran oldum bu dizi vesilesiyle.

Bu arada bir de not düşeyim: İkinci sezonun içinde bolca duyacağınız bir şarkı var; Dominique. Bu "şirin" fransızca şarkıyı 1963 yılında Belçikalı bir rahibe olan Jeanine Deckers yazmış ve bestelemiş ve o zamanın şartlarında çok zor olan bir şey gerçekleşmiş, kilise bu şarkının plak olarak basılmasına izin vermiş. Ve bu single inanılmaz bir başarı kazanarak, Amerika dahil pek çok ülkede, 1963 ve 1964 yıllarında hep TOP 10 listelerinde kalmış.
Eğer diziyi izler ve ikinci sezonu siz de bizim gibi severseniz, eminim bu şarkının da kulağınızda ayrı bir yeri olacak!...

Evet, spoiler vermeden ancak böyle dizi tanıtımı yapabilirdim. 
Dediğim gibi, öneriyorum. Ve şimdiden iyi seyirler diliyorum hepinize!...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...