Sayfalar

22 Mart 2014 Cumartesi

Mart Çarpması ( Çok fena, çok fena! )



Yine fena halde mart çarpması yaşıyorum!
Her yıl mevsim değişimi nedeniyle mart aylarında kurt adam oluyorum.
Sahiden.
Bütün beden - zihin - ruh dengem birbirine giriyor. Tabii ki her sene aynı şiddette olmuyor ama bu sene kamyon gibi gümledi arkadaş!
Bir kere, havanın ne yaptığı belli değil. Normal sürecinde seyreden bir mevsim değişikliği bile beni etkilerken, bu seneki sallantılı, ne idüğü belirsiz havalar beni benden aldı.
Artı olarak ülkenin içine girip girip çıktığı durumlar, Onursuz Adam'ın her allahın günü yumurtladığı yumurtalarla üsütümüzde  yarattığı "Eeh bu kadar da olmaz artık bea!" hissiyatı dengemi iyice sarstı.
Dün gece de twitter kapandı, geçmişler olsun.

Yemin ediyorum bende kafa kalmadı artık.

.. Yorganlar, Battaniyeler ..

Bir de tembelleştim ki sorma gitsin. Evden çalışmanın en büyük tuzaklarından birine öyle bir düştüm ki birkaç haftadır, içinde eşinip duruyorum.
Normalde erkenden kalkmaya, düzenli olmaya çalışıyorum. Kaytaracağımı hissettiğim anda ise "Eğer ofiste olsaydın kaytarabilir miydin? Hayır. O zaman şimdi de kaytarma." diyerek kendimi frenliyorum. Ya da, "Dışarıda çalışsaydın dokuz buçukta kalkabilir miydin, hayır, o zaman hadi bakayım yedi buçukta ayağa, marş marş!" diyerek ite kaka öz disiplinimi koruma savaşları veriyorum.
Yeni birtakım işler yapıyorum, yani öz disiplinime en sahip çıkmam gereken zamandayım aslında.
Ama mart ayı laf dinliyor mu?!
Hayır!
"Başlarım senin işinden de, öz bilmemneyinden de! Hadi bakayım doğru kanepeye! Yaşasın uyuşukluk!" diye tepemde davul çalıyor adeta...
Hemen üste çıkmaya çalışıyorum, "Olmaz sevgili mart, çalışmam lazım... Koptum mu iyice kopacağım yoksa.. İpin ucu kaçtı mı sonra kolaysa topla.." diyorum.
Diyor ki, "Sen merak etme, bu ay, ipin ucu istesen de bende, istemesen de bende. Hadi bakayım al eline bir kitap, çek üstüne battaniyeni, çağır kocanı da - evet onu da yoldan çıkarmaya çalışıyor hain - sarılın birbirinize, iş güç de neymiş, hadi bakayım, tembel tembel, ooh miss..."
Bunu derken yüzüme bir şey mi üflüyor artık, gaz mı sıkıyor bana ne yapıyorsa, kuzu gibi itaat ediyorum.
Aa bir bakmışım, hakikaten üstümde bir battaniye, elimde kitap - aa koca da gelmiş hatta! - miskiiiin miskin takılıyorum.

Ben de pes ettim ne yapayım. Normalde çalışmak isteyip de çalışamadığımda aşırı gerilirim. Ama son günlerde, saldım gitti.

.. Bir Ağlar Bir Güler Zavallı Kurt Eylül ..

Yazının başında size kurt adam oldum dedim ya, şimdi siz demişsinizdir, alt tarafı miskinleşmiş, kurt adamlık bunun neresinde diye.
Şurasında:
Geçenlerde kocama bir konuda kızdım. Eften püften de bir şeydi. Kendi odamdan onun odasına doğru homurdanıyorum.
Normalde kullanmadığım bir kelime kullandım. Önceden kullanmamıştım çünkü öyle bir kelime yok dünya üzerinde, o anda icat ediverdim. Adamcağız "Ne dedin?!" falan demeye kalmadan, ağzımdan çıkan kelimenin abzürdlüğünü fark edip gülmeye başladım.
Sonra daha çok, sonra daha da çok güldüm.
Ve sonra, uzun zamandır başıma gelmeyen bir gülme krizine girdim.
Az önce kendini azarlayan karısının, katıla katıla gülmesine anlam veremeyen zavallı kocam odama geldi hemen.
Baktı gülmekten kıvranıyorum.
Adamcağız şaşkın, yanaştı.
Aa sonra baktım benim yüzüm ekşimeye başladı. Nasıl olduğunu anlayamadığım bir geçişle ağlamaya başladım.
Bir gülüyorum, bir ağlıyorum.
"Aşkım ne oluyor sana böyle?" diyen kocama - tüm bu hallerim yetmemiş gibi bir de - "Bak bak iyi belle bu hallerimi, ileride hamile kalınca da böyle ayarsız olucam!" diyorum!
Yahu niye dersin böyle bir şeyi be kadın, manyak mısın?:)
(Baştan kötüsüne alıştırayım da, sonradan vakitli vakitsiz aş erince koymasın adama diye düşündüm zaar.)
Ha bu arada, ne kadar ayarsız olduğumun da gayet bilincindeyim yani. Pes!
Vallahi tırstı adam.
Ama yine de kocaman kocaman sarılıyor, o sarıldıkça ben daha çok ağlıyorum, kafamı göbeğine gömüp.
(Bu arada bunu okuyan psikiyatristler varsa bana notlarını vermişlerdir.:/ Ama doktor abiler, ablalar, mart ayında olduğumuzu da hesaba katınız lütfen, rica edicem.)

Neyse, benim adam, ev tipi kurdunu hava aldırmaya çıkarttı da biraz kendime gelebildim.

Sonra da, "Tamam, dedim "Sevgili mart, senin dediğin olsun."
"Madem bünye ısrarla bunu istiyor, biraz onun lafını dinleyelim bakalım."
Madem devrilip yatmam gerekiyor, peki o zaman.

Devrildim yatıyorum.

Mart da gelip geçecek nasılsa.
Eğer nisana; "Ben bu hatunu pelte ettim. Al sen de üstüne bir güzel tüy dik." demezse eğer, bir haftaya kalmaz dinç ve zıpır bir kadın olarak hayatıma geri döneceğim kesin.

O zamana kadar, bol kitap, bol film, bol ense yapmaca.
Kocayı da yanıma  çekip, mart kedileri gibi yayılıp, keyif yapmaca.
Oh mis.

2 yorum:

  1. Vücut istiyorsa, imkan da varsa devrilip yatmak lazım :) Demek ki vücudun ihtiyacı var... Hani canının tatlı istemesi gibi, yemek lazım, kaçırmamak lazım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vücut o kadar istedi ki tembellik yapmayı, yazıda da belirttiğim gibi, imkan zoraki de olsa yaratıldı!:)) O tatlı konusuna ise hiç girme, son birkaç günde yediğim dondurma ve çikolataları saymamayım ben şimdi...:((((

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...