Sayfalar

23 Nisan 2019 Salı

AŞK YENİDEN




Yanıp sönen imlece bakıyorum dakikalardır.
Asla göremeyeceğiniz satırlar oluşuyor burada, sonra yok oluyorlar. Bir daha beliriyorlar, yine buharlaşıyorlar.

Bir yazıyorum, bir siliyorum.
Son zamanlarda hayatımda da yaptığım gibi.

Ve son zamanlarda kendimle de kıyasıya uğraştığım gibi.

Ve hayatımla. Geçmişimle, bugünümle, geleceğimle. 
Kalbimle, zihnimle, hayallerim ve gerçeklerimle. 
Düşündüklerim, isteyip de düşünemediklerim ve düşünmek istemediklerimle.

Kendimi kanırtıyor, kendimi gülümsetiyor, seviyor, kanatıyor, coşturuyor, uyutuyor, tekrar uyandırıyor, yine uyutuyor, okşuyor, bırakıyor,  kandırıyor, düşürüyor ve tekrar ayağa kaldırıyorum.

Ve sürekli okuyorum.

Yazılarımı.

Kendi yazılarımı.

Başım dönene, zihnim bulanana, gözlerim kıpkırmızı kesilene kadar okuyorum.

Kendi hayatımda, ruhumda, uzak ve yakın geçmişimde,  minik minik mutluluklarımda, sızılarımda,  Mısır'ın yumuşacık tüylerinde, sabah kahvaltılarında, kalbimi ısıtan ve yaralayan her anda,  sevdiklerimin dokunuşlarında, mis gibi kokan kahvelerde, isyanlarımda, sayıp sövüşlerimde, yaz sofralarında, sevinçten havaya uçuşlarımda, zeytinyağına bandığım ekmeklerde, kışın yağan karda, tenimi saran deniz tuzunda, güneşte, burnuma gelen, hayatıma dair her kokuda,  
inanılmaz bir zaman yolculuğuna çıkıyorum.

Bazen hüngür hüngür ağlıyorum, gözümün yaşından görüşüm bulanıyor, bazen tıkarnırcasına kocaman kocaman kahkahalar atıyorum.

Evet, kendi yazılarımı okurken.

O kadar yoğun bir duyguya giriyorum ki, bunu ben bile kelimelerle ifade edemiyorum.

İşte o an fark ediyorum,

Ben aşığım.

Hem de delice.

Koca bir silleyle yere savrulup, karanlıkta yolumu bulamazken, hatta nefes bile alamazken beni elimden tutup, başımı okşayarak sakince ayağa kaldıran, sanki yanaklarımı sevip, saçlarımı öpüyormuşçasına beni teskin eden, varlığıyla içimi titreten, kafamı göğsüne gömdüğümde hem huzurla eritip hem de içimdeki deli ateşi harlayan,
bana beni hatırlatan,
bana beni sevdiren,
beni en en en çok mutlu eden şeye aşığım...

Kelimelerime...

Bunca yıldır en güzel ve en acı anlarımda içimden harf harf dökülüp birleşen, 
her durumda bana iyi gelen, merhem olan, bir araya geldiğimde dünyayı unuttuğum kelimelerime.

Öyle bir tokat gibi, öyle bir derinden fark ediyorum ki yazmayı ne kadar çok sevdiğimi.
Ve ne kadar çok ihmal ettiğimi.
Ve, ah, ne kadar çok özlediğimi!

Ve şimdi biliyorum ki artık ayrılık yok. 
Yüzüme, günlerime güneş gibi doğan, içimi ısıtan  o aşka, kahramanıma bir daha sırt çevirmek yok.
Asla, asla!

Madem onunla nefes aldım yeniden, 
son nefesime kadar onunlayım artık.

Dönüş yok.



..........

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...