Sayfalar

31 Temmuz 2020 Cuma

BAYRAM DERKEN?





























Hayatım boyunca kendimi hep ve en iyi yazarak ifade edebildim.

Çoğunlukla defterlerime ve kendi kendime, ara ara sosyal medyada ya da burada...

Sevinçlerim, öfkelerim, korku ve endişelerim, sevgilerim, kararsızlıklarım ya da en büyük kararlarım hep 'ben yazarken' netleşti kafamda yıllardır. Ve tabii yıllar insanı değiştiriyor. Dün düşündüğüne bugün gülebiliyorsun, ya da tam tersi. İçin aynı kalsa bile, belli bir konuda kendini ifade ederkenki kelimelerin, cümlelerin değişebiliyor.

Ama bugün, Kurban Bayramı'nın (!) ilk gününde görüyorum ki, bana çok acı veren, kalbimin de, mantığımın da asla kabul edemediği, yüreğimin yandığı bu süreç hakkında yedi yıl önce ne düşünüyorsam şimdi de aynısını düşünüyorum. Yedi yıl önce buraya yazdığım yazıya ne tek bir kelime eklerim, ne de çıkarırım. 

Bu sebeple, noktasına virgülüne dokunmadan, fotoğrafını bile değiştirmeden tekrar paylaşmak istiyorum. 

İyi okumalar.



BAYRAM DERKEN?

Ben her kelimenin bir görüntüsü olduğuna inanırım.
Yani o kelimeyi duyduğunuz anda gözünüzün önünde canlanıveren kareler.
İlk anda çağrıştırdığı görseller ve hatta yüreğinizde o anda hissettiğiniz duygular.

Mesela kış desem size, bir kısmınızın yüzü buruşacak, içi soğuyacak ve sevimsiz, iç kapatıcı görüntüler canlanacak gözünüzün önünde. Ama bir kısmınızın ise yüzüne kocaman bir gülümseme yayılacak, değil soğuk hissetmek, sıcacık battaniyelerinizin altında, şömine ateşi karşısında   hayal edip kendinizi, içiniz ısınıverecek hemen.


Zevklerimize, hayata bakışımıza, kişiliğimize göre farklılık gösterir, kelimeleri duyduğumuzda zihnimizde canlanacak görüntüler.


Ama bazı kelimeler de vardır ki, detayları kişiden kişiye değişse de, genel planda kafamızda canlanan görüntüler ortaktır, benzerdir birbirine.


Mutluluk deyince, barış deyince, sevgi deyince tabii ki herkesin görüntüleri çok çok farklı olacaktır ama eminim ki hepsi ortak bir "olumlu" paydada birleşecektir.


Peki bayram deyince gözünüzde ne canlanıyor? 


Dini ya da milli diye ayırmadan soruyorum. Hatta  ırk, toplum gözetmeden. 

Hangi ülkeye ait olduğu önemli değil. 
Ne bayramı olduğu önemli değil.
Sadece bayram.
Ne çağrıştırıyor size?

Bana neşe çağrıştırıyor.


Keyif, eğlence, coşku çağrıştırıyor.

Bayram denince gözümün önünde balonlar, yemyeşil çimenler, koşuşturan çocuklar, şekerler, pastalar canlanıyor.
Renkli hediye paketleri, keyifli müzikler, dans eden, kocaman ve içten kahkahalar atan mutlu insanlar.
Güzel kokan kurabiyeler, süsler, oyunlar, sevimli etkinlikler canlanıyor.

Topluma göre değişen şeyler ise aktivitelerdir, eğlence anlayışıdır belki. 

Belki renkler, sesler, kokular değişir. Neyin bayramı ise ve o ülkenin gelenekleri nasılsa ona göre şekillenir o renkler ve dokular elbette. 
Ama ortak paydadaki en önemli şey, o insanların bir şeyi KUTLUYOR olduğudur. 
Ve kutlama hangi dilde, dinde, ırkta olursa olsun içinde sevinç ve mutluluk barındırır.
Ya da barındırmalıdır diyeyim.
Normali, sağlıklısı budur çünkü.

İşte bu nedenle kendimi tanıdığım ve bildiğim günden beri, bugün bayram adı altında KUTLANAN şeye asla bayram diyemiyorum.

Nasıl diyebilirim ki?
Çünkü bayram denince gözümün önünde canlanan görüntülerden bir tanesini bile göremiyorum.
Nerede renkler, nerede neşe içinde koşan çocuklar, nerede müzik, nerede kahkahalar?

Bugün renk; kırmızı. Şarıl şarıl akan kanların kırmızısı. Kan! Kesilen bedenlerden akan kan! 

Buna kutlama demek, diyebilmek bile yeterince korkunç değil mi?

Bugün müzik; toplu halde katledilen canlıların feryatları. Çığlık çığlık.

Ve bugün hava yine çelişki kokuyor.


365 gün boyunca kendinden başka kimseye yardım etmeyen ve sözde yardımseverliğini ve hesapta "iyiliğini" tek bir güne sığdırıp gönlünü rahatlatmaya çalışan birtakım insan evladının çelişkisi. Onlar kendilerini bilir.


Televizyonlara bilmem kaç yaşın altındakiler izlemesin diye etiketler koyanların, öpüşme sahnelerinde kızlarını ekran başından kaçıranların, el ele tutuşmayı günah sayan, aşka, sevgiye yasak koyan, töre diye, namus diye bık bık bık gezenlerin yaman çelişkisi! Onlar da kendilerini bilir.


Sen çocuğunu öpüşme sahnesinde ekrandan kaçır, kaçır ki ilerde orospu olmasın.


Ama sen çocuğun  başını okşadığı, elleriyle beslediği ve o masum çocuk dünyasında kendince belki arkadaşlık bile kurduğu kuzuyu "vakti gelince" katlet.

Çocuk "arkadaşının" dört ayağıyla evden çıktığını görsün, sonra da torbalar ve kovalar içinde yere kanları damlaya damlaya eve geri döndüğünü.
Ve akşam da kavurup tabağına yemek diye koy.
Sonra da buna bayram de.
Ne bayram ama!

Ve sonra da o çocuktan sağlıklı bir zihin yapısı bekle.

Çocuk ileride psikopat olduğunda, katil ya da manyak olduğunda, hadi en iyi ihtimalle ciddi sorunlu olduğunda da derdine yan.
Ama dur.. Bunlarda bir problem yok değil mi?

Aman orospu olmasın da!!

1 yorum:

  1. Kocanız veya Karınız tekrar evlilikle ilgilenmediklerini mi söyledi ve onlarla hızlı bir uzlaşma mı istiyorsunuz? Güçlü bir büyücü olan Dr. Ajayi ile whatsapp +2347084887094 veya e-posta yoluyla iletişime geçin: drajayi1990@gmail.com o, ataları tarafından yetenekli bir adamdır. büyük bir doğaüstü güç çünkü 9 aylık ayrılığın ardından kocamı geri kazanmama yardım etti, kocam boşanmak istediğini ve başka bir kadınla ayrıldığını söyledi, zenginliği nedeniyle diğer kadın tarafından manipüle edildiği bana bildirildi . Dr Ajayi benim için bir büyü hazırladı ve bir hafta içinde kocam boşanma kağıdını yırttı ve biz huzur içinde yaşıyoruz. Dr Ajayi'ye bir kez daha teşekkür ederim, benzer bir sorununuz varsa veya hayatınızı rahatsız eden herhangi bir şey varsa hızlı çözüm için Dr Ajayi ile iletişime geçin.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...