Sayfalar

22 Şubat 2014 Cumartesi

İsimsiz Cisimsiz Yazı



.. Kısır Yazı Tarifi ..
Son birkaç gündür yazma kısırlığı yaşıyorum arkadaş!
Başka bir rahatsızlıkla örneklendirecektim ama ayıp kaçmasın şimdi.
Yani... Çıkmıyor bir türlü!...
Kafamda - normalde gayet iyi kotaracağım - bir iki konu var mesela. Birini ele alıyorum, oturuyorum bilgisayarın başına, sağından giriyorum, solundan çıkıyorum, ı-ıh, yok!
Tıkanıyorum.
Hadi o zaman  diyorum, daha eğlencelik olan diğer konuyu yazayım. Başlıyorum, iki satır, üç satır, bir paragraf, iki paragraf... Ama yine yok, komik desen komik değil, ilginç desen o da değil, böyle şekilsiz, ruhsuz bir şey!..
Bu sefer iyice bunalıyorum, tepem atıyor, amaan hadi be sen de deyip kalkıyorum ekranın başından.
Ama planlayıp da yapamadığın şeyden dolayı gelip üstüne çöken gerginlik bastırıyor bu sefer.

.. Atla Daldan Dala ..
Şimdi, bu yazının konusu da farklı olacaktı aslında.
Geçen hafta annemin kuçusu Karamel ile bizim yanaşma kız Faik'i kısırlaştırdık. Bununla ilgili yazma düşüncesiyle oturdum bilgisayar başına.
Bu arada kısırlaştırma falan diye düşünürken de, "hay allah ben de iki gündür niye böyle bir yazamama kısırdöngüsüne girdim acaba?" diye hayıflanmaya başladım ve aa sonra bir baktım ki bu yazıyı yazıyorum!..
Şşt. Ses etmeyin. 
Bu ne dandik yazı demeyin.
Öyle böyle akıyor en azından. 
İdare ediverin.

.. Salona Transfer ..
Bu arada bu kısılaştırma operasyonu nedeniyle ben bilgisayarımı, işi gücü salona taşıdım..
Neden? Faik hanımefendi rahat etsin diye...
Ona birkaç adet yatak yaptım salonda, rahatça yatsın istedim ve dikişlerini paralamasın diye de en azından bir iki gün başında durayım dedim, böylece pılımı pırtımı toplayıp salona yerleştim.
Ama tabii salon bu! Benim dinlenme mekanım. Bir metre yanımda canımın içi pofuduk kanepem, iki metre ötemde sevgili filmlerimi izleyebileceğim televizyonum... On santim dibimde de kumanda var üstelik!
Ve ayrıca iki seksen uzanmış ve horuldayarak uyuyup keyif yapan iki tüylü yaratıkla birlikteyim!
Sizce ne kadar uygun bir çalışma ortamı bu?
Hal böyle olunca, sadece yazıları değil, tüm işi gücü miskince ertelediğimi fark ettim!...
Öyle böyle derken, aa bir bakıyorum akşam olmuş... Bari minik bilgisayarı kucağıma alayım, kanepeye kurulup yazı yazayım diyorum, çayımı alıp çörekleniyorum keyifle.
Sonrası malum. 
Ya bir türlü yazamama ya da daha kötüsü zzzt diye uyuklama.
Buyur buradan yak.

.. Hadi Bakayım Masaya ..
Bugün de kanepeye kuruldum, hesapta kısırlaştırma yazısını yazacağım... Beş dakika geçmedi, baktım tatlı tatlı bir mayışıklık geliyor!..
"Amman Eylül" dedim, "çabuk kalk!.. Kalk kalk kalk hadii! Doğru masaya!
Ne yazacaksan yaz ama masada yaz!.."

Evet şu anda masadayım.
Ve bu yazıyı çıkardım.
Siz şimdi bunu hala okuyor musunuz, e okuyorsunuz işte.
Kaçmamışsınız.
Tamam o zaman, çok da batırmamışım demektir.
Ha, illa bu yazının sonu dişe dokunur bir şeye bağlanacak ümidiyle beklediyseniz, affola.
Öyle bir şey olmayacak.

Ben bir-iki güne çalışma odama transfer olurum tekrar.
Kafam da düzene girer inşallah.
O zaman bu kafa kısırlığından da kurtulurum.
Yalnız şunu da düşünmeden edemiyorum:
Biz bu hayvancağızları kısırlaştırdık ya, ah mı etti bu zibidiler bize acaba?
"Sen bizi kırptırdın, senin de beynin kısır kalsın e mi!!" dedilerse yandık!
İşte o zaman vay halime!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...