Sayfalar

25 Ekim 2013 Cuma

Savulun Yollar, Ben Geliyorum!






































Yaşım 34.
Sürücü kursuna gidiyorum ve araba kullanmaya yeni başlayacağım!
Buna daha önce Kartaloş Sürücü Adayı Geliyor! isimli yazımda değinmiştim.
Peki acaba ben bu süreçte neler yaşıyorum?

.. Pek Bir Rahatladım .. 

Şimdi ben bu "kartaloş aday" modunu iyice benimsemişim ya, kursumun başlaması yaklaştıkça kafamda şu düşünce dönmeye başladı:
- Şimdi sınıf el kadar bebelerle doludur, sen ayrık otu gibi kalacaksın aralarında!.. Teyze diyecekler sana!.. Tahtadaki yazıları okuyabilesin diye en öne oturtacaklar seni... Kih kih kih gülecekler arkandan, peh!

Ben kendimi böyle doldurup durayım, nihayet  büyük gün geldi, ilk dersim için sınıfa girdim.
Aha o da ne?
Gördüğüm manzara karşısında aklımdan hızla geçen ilk düşünce şu oldu:
- Ee bunların hepsi kartaloşmuş ayol!

Evet!
Büyük bir rahatlama ile gördüm ki, sınıftaki öğrencilerin çoğu benim yaşlarımda!.. Hatta çok daha büyük olanlar da var ve el kadar bebe olanlar gayet azınlıkta. Zaten çok genç olanların da büyük çoğunluğu erkek, malum onlar pek bir sabırsız oluyorlar ehliyet konusunda!

Yani özetle, kimse bana kart gözüyle bakmayacak, arkamdan kih kih gülmeyecek, hatta ayakta kalırsam gel abla sen otur şöyle demeyecek, ohh ne güzel!

.. Yaşasın Öğrenci Oldum! ..

Benim şimdiye kadar etrafımdan gördüğüm şuydu: 
Ehliyet kurslarına sadece yazılınır. Ama devam edilmez!.. 
Durur beklersin haftalarca, sonra son birkaç günde gidip ortalığı bir kolaçan edersin, elinde kitap üç beş okursun şöyle, sonra da sınava girer ve büyük ihtimalle geçersin! 

Hiç öyle haldır haldır, koştur koştur kursa giden tanıdığım olmadı. Test sorularının çoğu çok kolay olduğu için de, haklılarmış diye düşündüm.
Düşündüm ama ben ne yaptım?
İlk haftanın tümünü, Bodrum'da olduğum için kırdım, sonraki iki hafta ise full devam ettim derslere. Yetmedi evde de çalıştım, testler çözdüm!
Kocam, salon masasına yayılmış defterin kitabın üstüne gömüldüğümü görünce bana, sen bu işi baya ciddiye aldın ha! diye takıldı.
Ben de, yok ama aşkım, ben bir hafta kaçırdım ya, onların üstünden geçiyorum... Şimdi onlar yüzünden kalırım falan, yazık olur...O yüzden çalışıyorum... dedim.
Bu da doğru evet ama aslında gerçek şu;  yeniden öğrenci olmak, ders dinlemek, not almak ve hatta evde ders çalışmak çok hoşuma gitti!
Test çözmek, ultra kolay bazı sorularla dalga geçmek, motordan tam çekmişim diye böbürlenmek ama bu arada ilkyardımdan nasıl bu kadar çok yanlış yaptım acaba diye kara kara düşünmek açıkçası pek bir zevkliydi!

.. Savulun Yollar, Ben Geliyorum! ..

Eh tabii bu işin eğitimi sadece soruyla, testle değil. Önce simülatör ile sürüş dersi aldık.
Bir de bunların akşam derste sohbeti var, sen ne yaptın, ben şöyle yaptım diye.
İlk simülasyon dersimin akşamı, kadınlardan biri sordu bana; 
- Nasıl geçti? Stop ettirdin mi?
- Birkaç kez. Ama daha fenası, katil oldum!...
- ?!?
- Yaya atladı önüme, çarptım valla...
Başkası soruyor;
- Ne olmuş?
- Yayaya çarpmış!
- Hadi ya!
- Hart diye çıkıverdi önüme salak!
- Hay allah....
- Neyse, nasılsa simülatör, hihihi....

Yaa evet, nasılsa simülatör! Sanki gerçek trafiğe çıkmayacaksın!
İşte o gerçek trafikte var ya, ilk gün yanından geçen en masum, minik araba bile nasıl canavar gibi geliyor insanın gözüne!..
O yayalar var ya o yayalar, sanki hepsi sıraya girmiş de önüne atlayacakmış gibi hissediyorsun. Halbuki duruyor işte adam orada. Zaten enayi mi kendini sürücü adayının önüne atsın! Genelde kıyın kıyın kaçıyorlar.
Ama hayatında sadece birkaç kez - o da yıllar önce -  arsada dönerek araba çalışmış bir insansın ve sadece iki simülasyondan sonra (ki onda da bir leşin var) akan trafiğe çıkmışsın!
Ve üstüne üstlük son derece panik bir insansın!
Ha söylemeyi unuttum, bir de sağını solunu karıştırma huyun var! Yeme de yanında yat.
Hal böyle olunca insan bir tırsıyor tabii.. 
Şöyle diyaloglar geçebiliyor:

Hoca: Yukarı devam et şimdi...
Ben: ?!
H: Yukarı git yukarı...
B: (İçimden şöyle diyorum: Yukarı nere yahu, yokuş aşağı burası? Sağ tarafı diyor herhalde, oraya döneyim ben.)
Dönüyorum.
Hoca anında direksiyona yapışıp yönümü değiştiriyor ve ekliyor: Yukarı dedim, nereye gidiyorsun?
B: İyi de hocam önce aşağı iniyor, sonra yukarı çıkıyor orası, ben be bileyim... Kafam karıştı!
H: ....!?
B: Siz "düz" deyin bana hocam, yukarı falan demeyin, olmuyor...
H: Direksiyonu da amma kuvvetli tutmuşsun öyle, alamadım elinden!
B: Ehi.

Sonra başka bir yerde:
H: Karşıya devam et... "karşı" desem olur di mi, başka taraflara sapmazsın inşallah! 
Ve sonrasında her "karşı" komutu verdiğinde, hadi bismillah, dur bakalım şimdi nereye sapacak? türünden bana takılıyor.
Ama bakın hakkımı da yemeyeyim, yine de iyi sürdüm bu ikinci derste. Hatta dönüş yolunda kursa kadar ben getirdim arabayı, (kendimce) gayet kalabalık ve karambol yerlerden geçerek! Kendimi alnımdan öpüyorum.

.. Kamyon Şoföründen Halliceyim ..

Yalnız daha ilk derste trafikte nasıl hıyarların gezdiğini de bizzat tecrübe ettim!
Son 15 dakikamda falan, birkaç öğrenciyi daha aldık arabaya, onlar arkaya geçtiler... İlk gün ya, ben iyice tıngır mıngır gidiyorum...
Derken çok sakin bir dönemece geldik, sola döneceğim... Ne olduysa, stop ettirdim arabayı. Nasıl kaldıracağım falan derken, aman o da ne?
Arkadan daat daaat bir korna sesi!
Sabırsızın teki - ki yanda boş şerit olmasına rağmen - durmuş arkamda beni taciz ediyor!
Allahın öküzü yanımdan geçip gitsene!! 
Ya da allahın ineği diyeyim çünkü kadınmış bir de!
Ama yok, inatla korna çalıyor oradan. Nasıl sinir oldum! Elim ayağıma dolandı, bildiklerimi de unuttum. 
Daat daat daat saydırıyor!
Ben de içimden saydırıyorum ama:
Arabanın tepesinde koskocaman şapka var, üstüne Sürücü Adayı yazıyor be gafil, onu da mı görmezsin de insafsızca korna çalarsın arkamdan?! 
Sen ananın karnından elinde direksiyonla mı çıktın be sabırsız?
Şu yanımdaki hatunlar olmasa ben inmez miydim şimdi şu arabadan aah ah!
Dur sen... Ben seni yazıyorum bir kenaraa! Bekle sen... Ben bir yolların kraliçesi olayım, arayıp bulacağım seni...!! "Hani arkasından dattırı dattırı korna öttürüp bunalttığın bir zavallı acemi sürücü adayı vardı ya dönemeçte, işte o benim! Kabusun olacağımm, aklın varsa hiç çıkma otoparkından nihohhaha" diye ümüğüne bineceğim seninnn! Sen bekle bi, sen beklee!

Tabii duygularımı dışımdan dillendiremedim, araba kalabalık olduğundan... Sadece şunu diyebildim:
- Ah hocam, sizler olmasaydınız ben camdan bir el hareketi yapardım ya şuna, neyse!

Ve içimden ekledim: 
- Yok yok, ben trafiğe çıkarsam... iner döverim yahu bunun gibisini...! Evet evet, döverim. Neyse... Levye şart.

Kısacası, şu iki günlük direksiyon dersi boyunca kendimde, kartaloş sürücü adayından, kabadayı kamyon şoförüne kayacakmışım gibi birtakım haller sezinledim...
Tırstım inceden.
Bu yüzden beni okuyan yakınlarımdan rica ediyorum; olur da sürücülüğümün ilk zamanlarında arabama binmek gibi bir enayilik yapacağınız tutarsa, lütfen beni hizaya sokun, kamyon şoförü olmama mani olun!
Bunu sizden gerçekten rica ediyorum.
Lütfen!

.. Serde İtlik Var! ..

Zaten bende bir tuhaflık olduğu ilk dersin ilk dakikalarından belli oldu ama fazla çaktırmadım. Şöyle ki:
İlk ders için diğer hocamla buluştum. Attı beni arabaya, sınav olacağımız bölgede çalışmak üzere yola koyulduk. Bilirsiniz ki kursların arabaları bu eğitimler için ayarlanmıştır, yani yolcu koltuğunun orada da hocanın müdahale edebilmesi için fren ve debriyaj pedalı var... O esnada da orada ben oturduğum için hemen gözüm pedallara takıldı.
Ve dakika bir, gol bir, anında yumurtladım:

- Hocam! Siz arabayı kullanırken yanınızdakinin buradan frene bastığı oluyor mu ehihi?
Kadıncağız şaşkın:
- Aa! Hiç olur mu öyle şey! Neden öyle bir şey yapsınlar ki?
- Ee şey hani muzurluk olsun diye falan...
- Olur mu hiç! O zaman onlar direksiyona geçince biz de biliriz muzurluk yapmayı!
- Hani insanın aklına geliyor işte böyle şeyler... 
- !?..
- Olacağından değil tabii de... Yapılacak şey değil tabi... Olmaz, evet.. Neyse..

Derken konu kapandı.
Ama nasıl aklım kaldı o frende! 
Mesela kocam laptop'unu trackpad ile kullanırken ben mouse'u oynatıp - tabiri caizse - onun okunu elinden kaçırmaya, işini bozmaya, böyle muzurluklar yapmaya bayılırım!

Biliyorum, mouse'u oynatmakla, o frene basmak aynı şey değil ama serde itlik var ne yapayım!
İnsanın kanı kaynayıveriyor!
Azıcık ucundan basaydım iyiydi ya, neyse artık...

Sonuç olarak...
Benden nasıl sürücü olacak göreceğiz. 
Hoş benden iyi sürücü olur da, trafikte damarıma basanların halleri nice olur...
İşte orasını bilemem!

Başka başka anılarla görüşmek üzere.
Siz bunları okuyun şimdi.
Ben levye edinmeye gidiyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...