Sayfalar

13 Şubat 2016 Cumartesi

Plastik Değilim Ben




Seviyorum bu seneyi.
Daha yeni başladık ama seviyorum.
2015'i yaşarken de, 2016'yı beklerken de, hatta ilk saatlerinde hayatımdaki en büyük acılardan birini yaşarken de biliyordum bu senenin çok güzel bir sene olacağını.

Daha ilk günlerinde yazmıştım, "Hissediyorum" diye.

2016 iyi bir yıl.

İyi bir yıl demek hiç ağlamayacağız mı demek? Hep gülüp, neşe içinde şakıyacağız mı demek?
Yoo. Hayır.
Var mı zaten öyle bir hayat?
Kim derse ki ben her anımda mutluyum, uçuyorum, coşuyorum; yalan söylüyordur.
Ya da ruhsuzdur, yapaydır. 
Plastiktir yani.

Ben plastik değilim çok şükür.
Varsa gözyaşlarım, akacak tabii yeri geldiğinde. 
İçimden geliyorsa, atacağım kahkahalarımı.
Bazen ikisi birbirine karışacak.
Şaşıracağım. 
Ve o şaşkınlıkta hayatı bulacağım.



(Ana. Şiir yazdım yahu. Valla istemeden oldu. Normal yazıyordum böyle düz düz, şiir gibi oldu. :) Bak işte, hayat böyle bir şey. Bir andan çizginden kayıveriyorsun. :)

Neyse. Cıvıtmayayım.

Dediklerimin arksındayım, dalga geçmiyorum.
Güzel bir sene olacak bu sene. 

2015 çok ilginç bir seneydi. Çok acayip, acı, bazen sevimsiz, bazen keyifli, ama en çok, büyüten.
Evet, ben çok büyüdüm 2015'te. Ama öyle olgunlaşma, ağırbaşlı olma halleri falan değil. Hiçbir sene değiştiremez beni o konuda. Hiç niyetim yok elalemin kalıplarınca büyümeye, adam olmaya (!).
Kendi içimde yaşadığım bir değişim bu. 
Önceden başıma gelse eteklerimin tutuşacağı bazı olayları hiç umursamama, hatta aksine gülme, dalga geçme, gevşeme ve daha ve daha mutlu olma hali geldi bana. 
Kendim bile şaşırdım bu tarz bazı durumlarıma. 

Sonra şaşırarak fark ettim ki, hayatımda beni üzecek şeylerin, yani beni etkileyecek, bana koyacak şeylerin şekli ve içeriği değişmiş ben farkına bile varmadan.

Şöyle bir kendimden uzaklaşıp baktığımda gördüm ki, hayatımda sadece birkaç şey var canımı çok yakabilecek.  Sarsıp, darmadağın edebilecek. 
Ve bunların bir tanesi hariç hiçbiri hayatımda mevcut değil. O bir tane ise, ne yazık ki insanların hayvanlara olan merhametsizliği. Bu canımı çok fazla yakıyor, önüne geçemiyorum, engel olamıyorum, kahroluyorum.

Ancak bunun dışında beni üzer dediğim hiçbir şeyin, şükürler olsun ki  hayatımda var olmadığını gördüm.
Ve, eskiden olsaydı kafama takıp, sıkıntı yaşayacabileceğim bazı olayların hayatımda var olduğunu ama bunların beni hiçbir şekilde üzmediğini, hatta etkilemediğini hayretler içinde fark ettiğimde, işte o an o büyümeyi hissettim.
Rahatlama, ferahlama, yüreğinle, ruhunla büyüme.
Çok güzel bir şey.
Bir nevi, dizginlerin elinde olma hali. 
Kendi hayatına, kendi mutluluğuna sahip çıkabilme hali.
Birileri kasıtlı olarak seni üzmeye bile çabalasa, aslında sadece onların üzüleceğini bilme ve bundan tatlı bir keyif alma ve ufaktan ufaktan dalga geçme hali.:)

İşte "Öff bitsin gitsin!" dediğimiz 2015'in bana kattığı en güzel şeylerden biriydi bu. 

Neye üzülüp, neye sevineceğime tamamen kendim karar verebilmek, 36 yıllık ömrümde yakalayabildiğim en güzel lükslerden biri oldu.


Her boktan şeyden bir komiklik, bir makara çıkarabilmek ve kahkahayı basabilmek.

Evet belki  boktan ama beni üzecekler listesinde adı yok, üzgünüm. :)

Ve bundan sonraki yıllarımda da bu lüksü sonuna kadar korumayı düşünüyorum.

Ve 2016.
Seviyorum onu. Çünkü içimde çok şey değişmiş olarak girdim ona.

Evet, ağlaya ağlaya, bir elimde bir şişe şarap, diğer elimde, bırakmış olduğum sigaradan art arda iki paketi yaka yaka, gözyaşım ağzıma burnuma kaça kaça, acı içinde sabahlayarak girdim.
Hayatımda en çok sevdiğim kadınlardan birinin üstüne ellerimle toprak atarak girdim.
Ama o anda bile o acının 2016'ya ait olmadığını, 2015'in attığı bir kazık olduğunu ve yeni senenin bizi tatlı tatlı saracağıını biliyordum.

Sarıyor. 
Çünkü ben öyle istiyorum.
Biz öyle istiyoruz.

Güçlü bir kadın olduğumu düşünmezdim ben hiç.
Hassasım ya. Duygusalım ya. 
Ota poka kırılırıyor, ağlıyorum ya.
Haberleri bile izleyemiyor, eften püften filmlerde bile gözyaşlarımı tutamayabiliyorum ya...
Minicik bir karınca için ağıtlar yakabiliyorum ya...

Ama bununla ilgili değilmiş güç.
Artık anladım iyice.
Her duyguyu sapına kadar yaşayıp da, köpekler gibi ağlayıp da, yüz kere kırılsa da bin kere toparlanabilenmiş asıl güçlü olan.

Hiç ağlamayan, hayatın içinde put gibi dikilen, demir yumruk gibi kasım kasım kasılan beton yürekliler değil.
İşte bu yüzden çok mutluyum. Yarın şu ya da bu nedenden çok mutsuz olabileceğimi ama bunu  da aşabileceğimi bildiğim için.

Ağlama özgürlüğünü kendime verdiğim için ama beni ağlatma özgürlüğünü kimseye vermediğim için.

Ne güzel bir duygu bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...