Sayfalar

17 Eylül 2013 Salı

Kanepe ve Bodrum İkilemi


Her yıl haziran başında Bodrum'a gidip yaklaşık üç-dört ayımızı orada geçiriyorduk. Önceki yıllarda yazın benim işim oradaydı, işimi kapattıktan sonra ise, kocam da nasılsa evden çalıştığı için yine aynı şekilde gitmeye devam ettik.
Taa ki bu yaza kadar. Bu yaz kocam ofis hayatına dönüş yaptı ve İstanbul'a kazık çaktık!
Ama ben bu kazığın bu kadar inatçı ve sağlam olacağını bilmiyordum, ha gittik ha gideceğiz derken sonbahar geldi ve henüz Bodrum'a ayağımızı basabilmiş değiliz.

.. Bodrum da Neymiş Deme ..

Ama ne var biliyor musunuz, sanırım kendim kaşındım bu konuda. Mayıs ayında yaptığımız bir haftalık balayı tatilimizde o kadar iyi vakit geçirdik ve o kadar güzel dinlendik ki, tatil boyunca sürekli şu cümleleri kurdum:
- Ohh tatil buymuş işte. Ye, iç, yat. İş yok, yemek yapmak yok, yediğini kaldırmak bile yok. Yan gel devril bütün gün. Yıllardır her yaz aylarca kalıyorum Bodrum'da ama hiç bu kadar dinlenmemiştim! Asıl tatil buymuş, öncekiler koşturmacaymış!
Sen misin bunları diyen! 
Düşüncelerimi duyan ilahi bir ses şöyle dedi bana:
- Peki o zaman, sen bu sene hiiç gitme Bodrum'a, kal İstanbul'da.
- Yok yok beni yanlış anladın ilahi ses, ben koca yaz Bodrum'suz ne yaparım!?
- Bütün Bodrum tatillerine bedel olan "enn dinlendirici" tatilini yaptın madem, yeter o sana. 
- Yok olmaz, yetmez o, ne olur beni Bodrum'suz bırakma!
- Suss. Otur şimdi poponun üstüne, kal bütün yaz İstanbul'da! Bodrum'da koşturup yorulma boşuna!

.. Kanepenin Hayrını Gör ..

Ayrıca başka bir halt daha yemiştim mayıs ayında. 
Evlenmeden önce değiştirdiğimiz kanepemizi o kadar sevdim ve rahatlığına, üstünde yaptığımız film keyiflerine o kadar bayıldım ki, hay Allah yaa şu kanepenin adam gibi tadını çıkaramadan Bodrum'a gideceğiz diye bayağı hayıflanmıştım. 
Sen misin, ahh Eylül sen misin o kadar hayıflanan?
- O zaman ben seni kanependen hiç ayırmayayım, sen bütüüün yaz otur kal onun üzerinde, dedi ilahi ses.
Ve anladım ki, dilediklerine çok dikkat edeceksin. Gerçek oluyor! İlahi ses sormuyor sana, kanepeyi mi, Bodrum'u mu tercih edersin diye. 
- Kanepene doymak mı istiyorsun? Peki. Kabul edildi. Konu kapanmıştır.

Üstelik ben bunun benzerini geçen sonbaharda da yaşamıştım. Bodrum'daki evin mutfağını yenilemiştik, gürültü olacak diye de ekim ayında yapmıştık bu işi. Ekim sonuna doğru da İstanbul'a döneriz diye düşünüyorduk ve ben de aynen kanepe meselesinde olduğu gibi hayıflanıp duruyordum:
- Hay allah yaa, mis gibi mutfağıma doyamadan İstanbul'a döneceğim!
Ama ne oldu, ekim sonu değil, kasım sonunda döndük ve mutfağımın da tadını çıkarttım bolca. Yani gönlüme göre gelişti durumlar.
Ama işte gönlünden geçeni iyi hesaplayacaksın, sonra mız mız çocuklar gibi sızlanmayacaksın.
 Ben aynı şeyin yine olacağını hesaplayamamışım zaar... 
- Ah kanepem, vah kanepem... 
Sonuç; Al kanepenin hayrını gör!
- Ama ama ama hayır, ben Bodrum'u tercih ediyorum, kanepe kaçmıyor nasılsa desem de boş. Dilek gönülden çıkmış bir kere!

Gerçi ben hiç nankör bir insan değilimdir. Hatta bir şey isteyip de, gerçek olunca, ayyy Allah'tan başka şey isteseymişim keşkee! diyen insan tipine cidden illet olurum.
Dileğin olmuş işte ne güzel, mutlu olacağına, daha fazlasını isteseymişim diye neden hayıflanırsın eh be doyumsuz, nankör insan evladı?
Sinir olurum bu tarz kişilere.
O yüzden, baharda dinlendirici bir tatil yaptığımız için tabii ki çok mutluyum, kanepenin keyfini çıkardığım için de.
Ama bu kadar uzun süre Bodrum'suz kalmak?
İşte o olmayaydı iyiydi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...