Sayfalar

12 Mart 2012 Pazartesi

Zaman Tüneli Kabusu


























Sevgili Facebook zaman tüneli denen mereti icat etti edeli kıyın kıyın kaçıyordum kendisinden! Ve bir yandan da Zuckerberg'e teessüflerimi iletiyordum (içimden tabii), onca parayı kaldırdın ama bir adam gibi tasarım yaptıramamışsın bu tünel için diye... Zira ben hayatımda böyle karman çorman, saçma sapan bir düzenleme görmedim. Mantığı hoş, kabul ediyorum. Eskilere gidebilmek, bilmem ne zaman yaptığın paylaşıma ulaşabilmek güzel. Ama kardeşim ben herhangi birinin tüneline girdiğimde daha geçmişine gidemeden, şimdiki zamanında kayboluyorum! Bu yüzden bunu kullananların profillerinden de kıyın kıyın kaçar oldum.

Zaten bir hevesle koştura koştura tünele geçen arkadaşların da bunu hangi mantıkla yaptıklarına anlam veremedim, profilini geriye sardıracaksın diye bu karmaşanın içinde debelenmeye değer mi? Ama tabii yeni olan bir şey merak edilir ya, sonradan gelen daha gelişmiştir ya, o yüzden tercih etmişlerdir dedim, ne yapayım. Ayrıca beni de ilgilendirmez zaten elin profili.

Bir gün annemle telefonda konuşurken bana; bütün profilinin karman çorman olduğunu, ne olduğunu anlayamadığını söyledi. Oooo dedim zaman tüneline girmişsin seen! 
Yok, ben sadece nedir diye bakmak için bastım dedi, istemiyorum dedi, hiç beğenmedim, karmakarışık bir şey, çıkmak istiyorum dedi. 
Sordum soruşturdum, ı-ıh çıkılmıyormuş, girdiğin bu yoldan dönüşün yokmuş.

Yok anne dedim, bu yola gireeen bir daha dönemedii nihohohaha!
Nasıl olmazmış, zorla mı? dedi, sinir oldu!
Evet zorlaymış dedim. 
Facebook'ta klasik profil kullanmaya devam edecek olan en son kişi olmaya 
kararlıydım ben, bu yüzden hem üzüldüm annemin haline, hem de bol bol güldüm şaşkınlığına. Yanlışlıkla tünele basmış, şaaaşkın, şaaaaşkın, hahaha! diyerekten.

Afedersiniz, iyi halt etmişim. 

Bu olayın üstünden bir hafta geçti geçmedi, amann o da ne! Bir baktım profilim zaman tüneline dönmüş! Gözlerime inanamadım. İlk iş arkadaşların profillerini kontrol etmek oldu, hani belki herkes mecburen geçmiştir artık diye. I-ıh, öyle de değil. Ama ben basmadım ki hiç bir şeye, basar mıyım?... Deli gibi kaçan bir insanım sonuçta. Bastım mı acaba? Belki bir şaşkınlık anımda.. Belki bir an boşluğuma gelip de... Annemin yaptığı gibi.. Hani gülmüştüm ya ona.. Yanlışlıkla elim sürçtüyse oraya...

Off, basmışsın işte, uzatma! 

Nasıl becerdiğimi bilmiyorum ama günlük hayatımda sakar olmak yetmiyormuş gibi, internette de yapmışım yapacağımı ve düşmüşüm dipsiz tünelin içine. Aferin bana. Alnımdan öpüyorum kendimi.

Bir de tünele girdiğinle kalmıyorsun, diyor ki Facebook: Tünelini arkadaşların görmüyor. Sana bir hafta süre veriyorum, geçmişine bir göz at, arkadaşların görmeden önce bütün abuk sabuk şeylerini sil, sakla, varsa bir rezilliğin hemen gönder çöpe.  
Ben de döndüm geçmişime. Bir rezilliğimi bulamadım çok şükür amaaa ne çapulcuymuşum ben, ne toplamacıymışım öyle! Ne çok ıvır zıvır saçma sapan şey paylaşmışım ve beğenmişim! O kadar çoklar ki silmeye üşendim açıkçası, çoğunu bıraktım öyle. Ben 7/24 Facebook manyağı da değilim, nasıl biriktiler anlayamadım. Ama baştan sona taraya taraya gözlerim döndü yemin ediyorum. 

Ama tüm bu sürecin sonunda, hayat yolunda üç şey öğrenmiş oldum:
1- Nette de olsan düzenli ol. Biriktirme öyle pılı pırtıyı, içinde boğulur kalırsın.
2- Annenle dalga geçme, bir dahakine çarpılırsın.
3- Korkma, korktuğun başına gelir. İstemediğin, beğenmediğin tünelin içine işte böyle düşersin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...