Sayfalar

20 Aralık 2011 Salı

Benim Küçük Şefim: Remy



















Animasyon filmlerin sadece çocuklar için olduğunu düşünenlerdenseniz bu sayfayı terk edebilirsiniz. Ama ben kalmanızı öneririm, zira fikriniz değişebilir. 

Yok ben 90 yaşıma da gelsem zevkle animasyon  izlerim diyenlerdenseniz 2007'de vizyona girmiş olan bu filmi zaten büyük ihtimalle izlemişsinizdir. Ama görmediyseniz de ilk fırsatta izleyin derim!...

Hayvanları severim. Yemek yapmayı severim. Animasyonları severim. Paris'i severim. Bunların hepsini birleştiren bir filme ise taparım!

Ratatouille. Her filmlerine  ayrı ayrı deli olduğum Pixar'dan nefis bir hazine.


















Konusu özetle şöyle: Baş kahramanımız Remy adında şirin mi şirin bir fare. Çok kalabalık sülalesiyle Paris'in kanalizasyonlarında yaşıyor. Ancak, topladıkları çöplerle ve her tür iğrenç artıklarla karnını doyuran ailesinin aksine Remy çöp yemeyi şiddetle reddediyor. Çünkü onun inanılmaz gelişmiş bir damak zevki ve "güzel yiyeceklere" karşı ciddi bir zaafı var. Ve bir gün Remy'nin yolu kazara Paris'in en ünlü restoranının mutfağına düşüyor. Burada kimseye çaktırmadan yaptığı çorba ile aslında yemek yapma konusunda da nasıl yetenekli olduğunu fark ediyor. Ama çok geçmeden mutfakta yakalanıyor! Sonrasında ise kendisini öldürmekle görevlendirilen, mekanın çaylak bulaşıkçısı Linguini ile aralarında mecburiyetten doğan bir ortaklık başlıyor. 


Ve olaylar gelişiyor. Hem de nasıl keyifli gelişiyor!


























Pixar ile ilgili detaya girmeyeceğim bu yazıda, ama şu kadarını söyleyeyim; adamlar bir tuğlayı bile minik bir kedi yavrusu kadar sevimli gösterebilirler! Kahkahalarla gülerken, filmin olmadık bir yerinde kendinizi ağlarken bulabilirsiniz. "Ruhu var" denir ya hani, işte bence bu tanımlama Pixar filmleri için biçilmiş kaftan. 




























Ben eminim, fareden korkan ya da tiksinen insanlar bile Remy sayesinde düşüncelerini değiştirebilirler. Bu şirin fareyi ve hatta onun koccaman lağım sülalesini bile çok sevebilirler! Bu film işte böyle bir etki yapıyor.

Sahnelerdeki Paris dokusu ve insanın burnuna gelir gibi olan mis gibi yemek kokusu ise bambaşka bir sıcaklık veriyor filme.

Ve inanır mısınız, o minik fare yemeklere o sebzeleri atarken, çorbalara baharatları kendine has el hareketleriyle serperken, iştahınız açılıyor! İçinizde gizli kalmış şef sizi dürtüyor ve mutfağa girip güzel ve özel yemekler yapasınız geliyor!.. Sadece bu bile filmin ne kadar başarılı olduğunun ve insanın içine işlediğinin kanıtıdır bence.




























Tekrar, tekrar ve tekrar, yüzlerce kez izleyebilirim Ratatouille'yi. Her izleyişimde yeni bir detay keşfedip mutlu olabilirim üstelik.
Eğer hiç izlemediyseniz kendinize bir güzellik hediye edin ve yanınıza güzel yiyeceklerinizi de alıp kurulun kanepeye ve keyfini çıkarın. Pişman olmayacaksınız.

Küçük şefime benden selam söylemeyi de unutmayın!















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...