Sayfalar

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Bodrum'da Tatilat Var!!

Hayır efendim, başlığı yanlış yazmadım.
Gerçekten "tatilat" var!

Hayat bazen insana değişik süprizler yapıyor.
Mesela hayatının rutininde yaşayıp giderken, ertesi günün ya da bir hafta sonran için planlar yapmışken, yazlık evinin banyosundan alt komşuya fena halde su gittiğini ve bunun acilen halledilmesi gerektiğini ve ayrıca balkondaki kocaman çiçek saksıları çürüyüp, alt komşunun başına düştü düşecek hale geldiği için onların da yenilenmesi gerektiğini öğrenip, kendini bir anda Bodrum uçağında bulabiliyorsun!
Biz bulduk, oradan biliyorum.
Çok kısa bir sürenin içinde önce uçakta, uçaktan iner inmez Koçtaş'ta ve onun da ardından yıkıntının döküntünün, tozun, toprağın içinde!
Buyur buradan yak.

.. Bodrum Bodrum'dur, Tadını Çıkart ..

Evet, çok acil şekilde kendimizi buraya attık ve evet, gerçekten çok yorulacaktık. Ama sonuçta geldiğimiz yer Bodrum'du.
Yani benim canım. 
Havası başka, suyu başka, her şeyi başka Bodrum'um.
O yüzden, geliş sebebimiz tadilat da olsa, benim Pollyanna hamurum anında kabardı. Daha Koçtaş'ın minik kafesinin balkonunda alelacele bir şeyler atıştırırken bile derin derin havayı içime çekip, "Ohh
mis gibi kokuyor, şurası bile miss gibi kokuyor.." diyerek kendimi Ege'nin havasına kaptırdım.
Yediğim tostun, içtiğim kahvenin bile tadı öyle güzel geldi ki!
Kendimize ayırabildiğimiz kısacık bir zaman diliminde alışveriş yaptık, oradan oraya koşturduk ve şansımız varmış ki, kitap okuyarak ve balkon şezlonglarımızda, dalga sesleriyle uyuyakalarak azıcık da olsa dinlenebildik.
İyi ki de dinlenmişiz.
Çünkü hemen sonrasında, dünyayı başımıza yıktılar!
Gerçekten.
Alt tarafı minicik bir banyo diyorsun ama o bacaksızdan çıkan molozun, taşın haddi hesabı yok.
Zaten küçücük olan salonumuzun yerleri moloz çuvallarıyla doldu. Bir yandan ustalara çay servisi yapıyorum, diğer yandan evin içinde seke seke geziyorum. Toz dersen, oof of, o nasıl şey öyle! Bütün evin her yeri toz tabakasıyla kaplandı, nereyi nasıl örteceğimi şaşırdım! Saçlarım pişmaniyeye döndü, kaşım, kirpiğim bembeyaz!
Sonra baktım mutfak tezgahını karıncalar istila etmiş. Açık şeker kutusu bulmuş dolapta uyanıklar,
oradan da yayılmışlar etrafa. O karambolün içinde bir de onlar ezilmesin diye uğraş dur. Bu konuda nasıl takıntılı olduğumu bu yazımdan okuyabilirsiniz.
Neyse, adamlar bir yandan da balkon saksılarını kırıyorlar... İçindeki çiçeklere, kaktüslere kıyamadık, bir de onları transfer etmeye uğraşıyoruz.
Gürültü dersen, aman aman! Hilti denen o kocaman şeyle tarıl tarıl girdiler her bir yana, kafamız oldu kazan.
İşte bunlar Tatilat'ın "ilat" kısmı.:)
Eh, bunun bir de "tatil" kısmı var, ben onu hiç atlar mıyım!;)

.. Uyanık Eylül Nasıl Sıvışır? ..
Eh, avuç içi kadar evdesin. Herkes bir iş yapıyor, su kesik ve her yer toz olduğu için bana da yapacak çok bir iş kalmadı. Ben de ne yaptım?
Tabii ki kıyın kıyın sıvıştım!
"Ben bi gideyim plastik tabak alayım, çayın yayına bir şeyler alayım... Eh hadi bana bay bay o zaman, görüşürüüüüüz!"
Fırrrt, Turgutreis'e!
Kendime birkaç saatlik tatil yarattım.
Deniz kenarında yürüdüm, elimde bir kutu kolayla çarşıda gezindim, kırtasiye alışverişi keyfi yaptım, köpek sevdim... Kalan son on beş dakikada da plastik tabak ve çayın yanına bir şey alıp eve döndüm.
Bir de üstelik, "Aaa iki saattir yokum, bu evde hiçbir şey değişmemiş, bıraktığım gibi kalmış. Siz ne yaptınız bakiim bu arada?" diye de kocama ekşidim. 
Çok cadıyım çok.:)
Çay servisini yapmak da ona kalmış zaten, bu çaydan ben de nasiplendim tabii.
Sonra biraz evde kalıp bolca toz yuttuktan sonra, aşağıya sahile attım kendimi. Biraz yürüdüm, mis gibi deniz havasını kokladım bolca... Çiçeğin, böceğin, denizin fotoğrafını çektim... Sonra eve dönüp, toza toprağa aldırmadan buzz gibi bir karpuz kestim... Yanına peynir. Karpuz sezonunu açtık böylece. 
Ustanın, bu mevsimin karpuzuna alerjisi varmış. Yazın yiyebiliyormuş sadece. Ne tuhaf şey!
Mereti yemesi çok keyifliydi de, tuvaleti iptal olmuş bir evde, sonradan çıktı acısı...
Vah bize!

Birkaç gün sürecek Tatilat'ımız. 
Çok yorulduk şimdiden, çok daha fazla yorulacağız. Çünkü oturacak yerimiz bile yok doğru dürüst. Belki yattığımız yeri bilemeyeceğiz bir süre.
Ama Pollyanna'nın dibiyim ben.
Her zaman değil belki ama şu anda öyleyim.
Bu deniz burada olsun, havası, kokusu içime dolsun, bu bana en güzel tatildir. 
Kahvem olsun sıcacık, kulağımda hilti ve çekiç seslerini bastıran bir müzik...
Arada sırada bir kuytu köşeye kaçıp, iki sayfa kitabımı okuyabileyim...
Defterime iki satır yazı yazabileceğim birkaç saatim olsun...
Geceleri annemlerin evinde ılık bir duş alayım, tenceye sıcak bir yemek koyayım, sonra da şöyle bir güzel uyuyayım, daha ne isterim...

Yani demem o ki...
Tozdan, topraktan bana ne, tatilat şahane!





















6 yorum:

  1. kolay gelsin hatta geçmiş olsun:) en nefret ettiğim şeydir benim de...hatta ufak şeyler için bile eve tamirci çağırmamak için kendim tamir etmeye çalışıyorum:) ama Bodrum çok güzelmiş manzara harika:) o bakımdan çok şanslısın....:)
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.:))
      Aslında ben severim tadilatı.. Daha doğrusu evimle ilgili bir şeylerin değişmesini, yenilenmesini falan... Ama ustalar bazen yoruyor, geç geliyorlar, iş uzuyor falan... O fena.:)

      Sil
  2. Kolay gelsin ama sen işin keyfini çok güzel çözmüşsün... Hayat böyle kaçamaklar olmasa çekilmez ki :) Fotoğraflar şahane ama o sarışın kediciğin bakışına, dudağına hayran kaldım ben :D

    YanıtlaSil
  3. :))) Ne yapayım, başka türlü bu toz, pas çekilmez.:)
    Sarı kedi bizim Garfield. Bakma sen onun sevimli ağzına, masum bakışına... Buranın kabadayısıydı o. Diğer kedilere yemek yedirmez, döverdi... Ama neyse duruldu artık... Eh yaşlılık, naparsın... Şimdi yeni yetişen kediler onu dövüyormuş.:/

    YanıtlaSil
  4. Bodrum çok güzel. Şimdiden özledim. Yaz gelse de tekrardan gidebilsem.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özlenmez mi.:) Hele baharda bir başka güzel, havası ılık ılık, mis gibi...

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...