Sayfalar

21 Aralık 2013 Cumartesi

Facebook'un Tokatları


İnternet ile sıkıfıkı olmayan var mı aramızda? Sanırım yoktur.. En azından şu anda bu yazıyı bile internetten okuyorsunuz. Benim günlük hayatımın pek çok alanına çok fazla olumlu katkısı var açıkçası. Elim ayağım gibi.
Ama benim için madalyonun bir de öbür yüzü var ki; internet ve özellikle de Facebook yüzünden kanser olmaktan ya da bir anda kalp krizi geçirip bir yerlerde yığılıp kalmaktan korkuyorum. Ya da aklımı oynatmaktan.
Her gün gözümün önünden öyle haberler, öyle görüntüler geçiyor ki çoğu kez insan ırkına dahil olduğum için çok büyük utanç duyoyorum.
Ve her geçen gün insanlardan biraz daha korkuyorum.

Acaba diyorum, eskiden - mesela benim çocukluğuma, ilk gençliğime denk gelen zamanlarda - insanlar daha mı iyiydi, daha mı merhametliydi? Etraf daha mı temizdi? Bu kadar yoğun kötülük yok muydu o zamanlar, sadizm bunca şiddetli değil miydi, insanlar daha mı sağlıklıydı kafaca?
Hep kafama takılıyor bu... 
Sonra da "Yok Eylül.." diyorum kendi kendime... "Belki son yıllarda insanoğlu biraz daha aklını kaçırmış olabilir ama eskiden de çokça kötülük vardı, gel gör ki bizim haberimiz yoktu!..."
Evet. İşte kilit nokta.
Çok afedersiniz, gerçekten bir b.ktan haberimiz yokmuş aslında!
Bir iki kanallı televizyon haberlerinde ne izliyorsak, gazetelerde ne okuyorsak hepsi o!
Ya da eşten dosttan duyduklarımız.
Kısaca, kısıtlı bir kaynaktan önümüze konanlar.
Ama yanlış anlaşılmasın, genel anlamda bilgiye ulaşmak değil kastettiğim. Yoksa çığ gibi kitaplar, yayınlar  o zamanlarda da vardı. Okumasını bilene. 
Ben güncel bilgiye, o günlerde olan olayların haberlerine ulaşmaktan bahsediyorum.

İnternet bu konuda bir cennet, tabii yine kullanmasını bilene. Bir hazine, bir cevher.
Adam Kanada'da öksürse, sen on saniye sonra burada haberdar oluyorsun. Her türlü bilgiye anında ulaşabiliyorsun, yeter ki öğrenmek iste. Bu gerçekten büyük zenginlik, büyük rahatlık.

Ama işte madalyonun diğer tarafı çok fena sarsıyor insanı, hatta sille tokat dalıyor çokça.

Sabah mutlu mutlu başlıyorum güne. Kahvaltıdan sonra sıcacık kahvemi alıp, bilgisayarımın başına geçiyorum. Şöyle azıcık bakayım ne var ne yok diye.
Ve başlıyor bir dizi rezillik, pislik, riya, zulm film şeridi gibi geçmeye...

Bir kere o arsızın suratı her taşın altından çıkıyor. Gözümüzün içine baka baka söyleyebiliği yalanları dinlerken-okurken, insanoğlunun ahlaksızlıkta ve pişkinlikte gelebileceği son noktayı görüp dehşete düşüyorum. İrkiliyorum! Ama en çok, midem bulanıyor.

Sonra Facebook'a giriyorum...
Hayvanlarla ilgili sayfalara üye olduğum için ne yazık ki birçok moral bozucu haber geçiyor gözümün önünden... 
Çoğunu paylaşıyorum. İçimden ne küfürler ediyorum, sayıp sövüyorum. Bunu çok sık yaşıyorum.
Ama bazıları... Daha seyrek de olsa bazıları...Size nasıl diyeyim... En hayata bağlı insana bile "Acaba ben bu hayatta yaşamayı başarabilecek miyim?.." diye sordurtan cinsten.
Çünkü o an öyle bir şey okuyorsun ki, bunu yapabilecek kötülükte insanların bulunduğu dünyada ben fazla barınamam arkadaş diye düşünüyorsun... Ölür giderim... Hatta öyle ki, dünya böyleyse ben öleyim zaten, ne işim var ki burada diyorsun...

Geçen gün öyle bir şeyler okudum ki, hani insanlar fazla acıdan bayılırlarmış ya, işte öyle bir acayip hal ile sanki paralize oldum. Yüzümde en ufak bir ağlama mimiği yok ama gözyaşları nasıl aralıksız boşanıyor gözlerimden. Ruhum kilitlendi sanki. Oturur vaziyette kalamadım, yığılmışım yere. Kalkmak istiyorum, kalkacak güç bulamıyorum. Kocama seslenmek istiyorum, sesim çıkmıyor. Üçüncü ya da dörüdüncüde duyurabildim kendimi. Adamcağız beni nasıl toparlayacağını şaşırdı.

Hayvancağızın başına gelenden, çektiği acıdan dolayı duyduğum acı çok büyük ama beni en az bunun kadar sarsan, bunu yapabilen birilerinin var oluşu!.. Ve sayılarının çok olması ve ortalarda geziniyor olmaları!
Bu dünyada yaşamaya asla hakkı olmayan, mecburen yaşıyorsa bile, bulunması gereken yer kesinlikle tımarhane olan ruh hastası pislikler geziyor etrafta yahu!.. Sırf bunun düşüncesi bile çıldırtıcı.

Bakın mesela bugün ne okudum; ormanda düzenli besleme yapan kanatsız melekler, bir ağlama sesi duyuyorlar, sonra bakıyorlar ki bir çuval... Hareket ediyor!.. Ağzı bağlı çuvalın içinden ne çıkmış dersiniz?
Köpek yavrusu!
İşte bu da insanın düşünce sınırlarını zorlayan bir şey aslında. 
Köpek iyi durumda. Ortada kan yok, yerinden oynamış gözler, kopmuş uzuvlar yani herhangi bir vahşet görüntüsü yok. 
Ama aslında en önemlisi ve en korkuncu var; o köpeği canlı canlı bir çuvala tıkıp, ölüme terk edebilecek bir insanın varlığı!
BİR CANLIYI ÇUVALA KOYUYORSUN ve BIRAKIP GİDİYORSUN.
Bunu yapabilecek sadistlikte bir adam, ruhu, yüreği pislik içinde, korkunç tehlikeli bir adam... Ve şu anda bir yerlerde geziniyor. Belki de sizin çocuğunuzun çok yakınında... Bunu hiç düşündünüz mü?
Hayvanlara yapılan zulmlere burun bükenler, önemsemeyenler bence bir düşünsün bunu.

Neyse. Konuyu fazla uzatmayayım.
Tabii ki okuduğum her haberde yerlere kapaklanmıyorum ama sıkça derin üzüntüler duyuyorum. Çünkü artık her haber o kadar yakın ki. Olan olaylardan haberdar olma olasılığımız o kadar yüksek ki...
Ama yine de iyi tarafından bakıyorum duruma. 
Evet birçoğumuz bu haberleri okuyup mahvoluyoruz.
Ama bu haberler duyuldukça bilinçleniyor insanlar.
Dağın başında acı çeken köpekten insanların haberi olmasa ona nasıl yardım gidecek? Yıllar önce belki de bu garibanlar kendi kendilerine ölüp gidiyorlardı...
Ama şimdi aç köpekler var deyince hemen mama bağışı yapılıyor, yaralı hayvan var deyince hemen gönüllüler koşup olduğu yerden alıyorlar masumu... Yani daha fazla haberdar olmak yavrucakların hayatlarının kurtulması açısından çok faydalı oluyor aslında....

Zaten dediğim gibi... Benim derdim insanlarla. 
Zulm gören yavrucak eğer ölmediyse, melek ablaları, abileri tarafından kurtarılıp yeni bir hayata başlıyor.
Peki ya zulmedenler!?
O pislikleri ne yapacağız?
Beni asıl sarsan onlar, onların bu dünyadaki varlığı. İşte internet bana her gün onların varlığını hatırlatıyor, suratıma tokat gibi çarpıyor.
Benim öfkem, hayal kırıklığım, isyanım hep bundan.

İnşallah bir gün dünya bunlardan temizlenir.
İnşallah bir gün hepimiz deriiiin bir nefes alabiliriz.

Pek iç açıcı bir haftasonu yazısı olmadı değil mi?
Ne yapalım, olur öyle.
Başka bir konu vardı kafamda, keyifle bilgisayarımın başına oturmuştum.
Ama önce Facebook'a girip bir bakayım dedim. 
Çuvaldan çıkan yavrucağı okudum. 
Ve yazı bu oldu.

Herkese merhametli, sevgi dolu, bol patili güzel bir haftasonu dilerim.


Foto kaynak, burası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...